ülkü ocaklarının her kademesinde görev yaptım yani çekirdekten yetiştim diyebilirim.
ülkü ocakları beni ben yapan kurum oldu sanırım olumlu tüm özelliklerimi bu kurum sayesinde kazandım özellikle toplum önümde konuşma yetisi ve araştırma yeteneği hayatımın her anında işime yaradı.
doğru bilinen bazı yanlışlara değinecek olursak ülkü ocakları bilinenin aksine siyasi bir kurum değil gerçekten eğitim ve kültür vakfı görevi görmektedir. bu kutsal dergah altında bulunanların hepsi kaba saba "polat alemdar" tarzı insanlar değildir doğru bilinen en büyük yanlışta budur.. yani ülkücüler gayet ince ruhlu insanlar olabiliyor.
ülkü ocakları kafasının içindekiler için kafasını feda etmekten çekinmeyecek kadar cesur ve idealist kurmay subaylar tarafından kurulmuş dolayısıyla bu kurumdan yetişen insanlarda doğru bildikleri adına kavga etmekten yeri gelince canın fena etmekten de çekinmeyeceklerdir, ruhi kılıçkıran'dan fırat yılmaz çakıroğlu'na kadar 5500 şehit bunu kanıtlar niteliktedir. bu yüzdendir ki ülkücüleri "kavgacı" "mafyatik" göstermek sadece algı operasyonudur. diyeceksiniz ki "iyi diyorsun, güzel diyorsun kardeşim de hepsi mi böyle" bir elin bütün parklarının bir olmadığı gibi herkesin bir olması aynı özveride olması da mümkün değildir her büyük oluşum da olduğu gibi ki biz burada dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşundan bahsediyoruz mutlaka yanlış insanlar çıkacaktır. ben bazı yanlışların temelinde küçük insanlara büyük görevler verilmesine bağlıyorum hayatında hiç bir başarısı olmayan insanların bir şekilde büyük görevlere gelmesi o kişiyi yanlışlara sürükleyebiliyor. örnek verecek olursam bir lise için en büyük görev okul başkanlığıdır ülkü ocakları tedrisatından geçmemiş ülkü ocakları mefkuresini anlamamış bir kişi okul başkanı olursa istemediğimiz tasvip etmediğimiz davranışlar ortaya çıkabiliyor ama emin olun bu kişiler kati suretle görevlerinden/ocaktan uzaklaştırırlar, ülkü ocakları içerisinde barınamazlar.
bu kadar kötü tarafından bahsetmek yeterli sanırım birazcık gözlemlediğim güzel yanlarından bahsetmek isterim. ülkü ocakları diğer kurumlar gibi sadece iyi insanlar gelsin temiz kişiler gelsin düşüncesinde değildir ülkü ocaklarının kapısı vatanını milletini seven herkese açıktır bir çok kere gördüğüm örnek verecek olursam alkol bağımlısı bir genç ülkü ocaklarına geldikten sonra bu alışkanlığından vazgeçiyor vatanın milletin bekasını düşünmeye başlıyor bunun gibi bir sürü örnek verebilirim. şimdi arkadaşlar soracaktır ülkü ocaklarında sihirli değnek mi var nasıl oluyor bu ? hemen açıklayayım çünkü toplumdan dışlanmış/ itilmiş insanlar ocakta ön yargısız bir şekilde karşılanıyor değer veriliyor kısaca insan muamelesi görüyor ve bunu kaybetmemek için ülkü ocaklarının kurallarına uygun hareket etmeye başlıyor. bir süre sonra bir bakmışsın pırıl pırıl örnek bir türk genci oluvermiş. buradan her zaman söylediğimiz şu sonucu çıkarabiliriz sanırım ülkücü çevresine örnek olan parmakla gösterilen kişidir.
bir diğer özelliğinden bahsedecek olursam sanırım ben içinde en önemli olanı araştırma yetisinin aşılanması, o nasıl oluyor diye soran arkadaşlar olacaktır hemen anlatayım. bir genç kardeşimiz ilk defa ocağa çıktığı zaman çevresinde bir sürü şey konuşuluyor atatürk,başbuğ, atsız, turan, ülkü, vs. bir sürü kavram e haliyle kimse anasının karnından ülkücü doğmuyor insani bir reaksiyon olarak muhabbet dışında kalmamak için bu kavramlar hakkında bilgi ediniyor. hali hazırda her ocağın eğitimin programı seminer sistemi ile bu genç kardeşimize yeni bilgiler veriliyor öğrendikleri destekleniyor. bir bakmışsınız genç kardeşimiz araştıran sorgulayan aklı hür bir türk genci oluvermiş. şunu da belirtmeden edemeyeceğim kim ne kadar öğrenmek istiyorsa o kadar öğrenir o kadar alır kimsenin kafasına vura vura bir şey öğretemezsiniz. ülkü ocaklarının eğitimiyle ilgili konuşurken şunu da belirtmek isterim çocuk kulağından değil gözlerinden eğitilir çocuk duyduğunu değil gördüğünü yapar yani demek istediğim ülkü ocaklarının bel kemiği ortaöğretim ve üniversitedir bu birimlerde görev yapan başkanlarımın daha dikkatli olmasını rica ediyorum zira onların teşkilatları onların bir benzeri olacaktır ve onlar bu ülkenin geleceğidir hepsine güvenimiz de tamdır.
yazımın sonuna gelirken rahatsız olduğum bir konuya değinmek istiyorum. "ülkü ocakları bozuldu, eski ocak yok ki" gibi sözler sarf edenler daha önce hiç ocağa çıkmamış hatta ocağın kapısının önünden geçmemiş insanlardır tecrübeyle sabittir. bu tarz ithamlar bulunanlarla özellikle konuşmaya gayret gösteririm çoğunun hayatında ocağa çıkmadığını anlamam çok sürmez zira kendileri sürekli aynı şeyleri tekrar eder dururlar 100 farklı kişi hep aynı iddia "kız yüzünden kavga ediyorlar, ocakta alkol kullanıyorlar, uyuşturucu kulanıyorlar, başkan küfürler ediyor, " bunlar ocağa hiç çıkmadığınızı hemen ele veriyor çünkü yukarıda da belirtiğim gibi biz ülkücüler ocağı bir kutlu dergah olarak gördüğümüz için ocakta küfür edilmez, bacak bacak üstüne atılmaz ayakkabı ile dahi girmek hoş karşılanmaz kaldı ki türk- islam davasının neferinin ocakta uyuşturucu alkol kullanması mümkün olsun böyle olamaz da tut ki oldu diyelim o ocaktaki bütün yöneticiler ki il başkanına kadar görevden alınır. bir dahada ocağa sokulmaz. kavga konusuna gelirsek kimin namusa laf edilirse edilsin namusu için kavga eder adamın nişanlısına laf ediyorlar napacak durun görevimi bırakıp geleyim mi diyecek tabiki gereken neyse onu yapacak bunu da çarpıtmaya gerek yok
yazıma değerli türk islam davası mütefekkiri seyid ahmet arvasiden bir alıntı yaparak son vermek istiyorum
'ülkücülük üç safhada ayrılır;ülkücüler, ülkücü geçinenler, ülkücülükten geçinenler.”
bu yazıda ülkücülerden bahsettim lütfen ülkücü geçinenler ve ülkücülükten geçinenlerle karıştırmayınız.
kahpe düzenin yiğit çocukları yaşasın ülkü ocakları
İfade Kullanİfade Kullan