Donald Trump neden Türkiye’yle uğraşıyor ?


Donald Trump neden Türkiye’yle uğraşıyor ? 

Donald Trump’ın neden Türkiye'yle uğraşıyor sorusuna cevap vermeden önce  Trump’ın kim olduğunu bakmamız gerekiyor peki kimdir bu Donald Trump ? Trump siyasetçiden veya bir devlet adamından önce bir tüccardır yani iş adamıdır. Dünya'nın her yerinde iş yapan, global çalışan para kazanmak için her yolu mubah gören bir kişiliğe sahip olan Trump, para kazanmak için elini kirletmekten çekinmeyen bir kişiliktir. 

Gıda sektöründen Hava yollarına birçok sektörde boy gösteren Trump özellikle inşaat sektöründe ün kazanmıştır. Hatta İstanbul / Mecidiyeköy’ de devasa bir Trump Tower’ı bulunmaktadırİstanbul da ki Trump Tower’ın ilginç bir yanı da açılışına dönemin önde gelen iş adamları ve dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da katılmıştır. Buradan görüyoruz ki Donald Trump başkanlığından öncede ülkemizde bağlantıları olan ekonomi çevreleri tarafından da yakından tanınan birisidir. 

ABD başkanlığına seçilmesi tüm dünyada şaşırtıcı bir sonuç olarak görülmüştü bunun sebebi Trump’ın garip kişiliği ve Meksika sınırına duvar örmek, Müslümanları ülkeden çıkarmak gibi çılgın fikirleri bulunmasıydıTrump’ın projeleri büyük tepkilere yol açtı ama en nihayetinde seçimi kazandı. Tartışmalar seçimden sonra da devam etti hatta Trump’ın seçimin için Ruslarla iş birliği yaptığı söyledi ilk defa görevinden alınan Amerikan başkanı olarak tarihe geçmek üzere halende tartışmalar devam ediyor. Amerika siyasal yapısına baktığımızda birkaç farklı otoritere den oluştuğunu görüyoruz bunlardan birisi Trump’ın bulunduğu Beyaz Saray bir diğeri Pentagon ve Konsey. Amerika Türkiye’nin aksine iktidar değişimlerinde 360 derece politika değiştiren bir ülke değil bu sebeple tahammüller gereği Trump da her istediğini kafasına yapamıyor. Trump ülkesini aynı şirketlerini yönettiği gibi vahşi bir kapitalizm yönetmeye çalışıyor. Ülkelere ortak pazarı kurmayı gümrük tarifelerini kaldırmayı tavsiye ederken kendisi ilk göreve geldiği süreçte Çin’e şimdide Türkiye’ye karşı çifte standartlar uygulayıp ek gümrük tarifeleri uyguluyor. 

Türkiye - Trump arasında gerginliğe gelmeden önce Türkiye - Amerika ilişkisini 1950 yılından bu yana değerlendirmemiz gerekiyor. Kurucumuz, ulu önderimiz Atatürk’ün anlayışına bakacak olursak Türkiye Kuva-yi  Milliye ruhuyla Tam bağımsızlık, kayıtsız şartsız egemenlik ilkesiyle kuruldu. Sivas Kongresi kararlarıyla bütün manda ve himayeler reddedildi anti emperyalist bir tutumla dünyanın daha önce hiç görmediği bir ruhla vatan savunmasını gerçekleştirdi. Kurtuluş savaşının ardından kurulan bağımsız Türkiye ağır bir savaştan çıkmış oldukça yoksul eğitimsiz bir haldeydi ancak bu haldeyken bile hiçbir devletin yardımı kabul edilmedi çünkü Atatürk, hiçbir şeyin karşılıksız olmadığını bugün alınacak yardımların geri dönüşünde Osmanlı kapitülasyonları gibi olacağını biliyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet destekli sanayileşme hamleleri ile devletin kendi kendi karşılayabilecek bir hale gelmesi için atılımlar gerçekleştirildi birçok fabrika açıldı birçok kamu iktisadi teşebbüsü kuruldu. Bunların hepsi savaşla kazanılan bağımsızlığın ekonomik olarak taçlandırılmadığı sürece işe yaramayacağı için yapıldı. Atatürk Osmanlının son yıllarını yaptığı hataları yakından görmüş, incelemiş, dersler çıkarmıştı dış borçlanmanın neler getirdiğini bizzat kendisi görmüştü bu yüzden savaştan çıkmış perişan Türkiye de bile dış borçlanmayı düşünmedi onun yerine kendi imkanlarıyla gelişmeyi düşündü. Bu dönem de Avrupa Türkiye için “Türkiye göklerdeki mağrur başını indirmezse sonu kötü” tabiri kullanıyordu. Türkiye asla ve asla kimseye boyun eğmiyordu bağımsızlığından taviz vermiyordu. Atatürk’ün tam bağımsız ve anti emperyalist tutumunun tekrar ve tekrar altını çizmek istiyorum hatta Atatürk gerekirse Mısır da ve Suriye de kendisinin savaşa bileceğini ortaya emperyalist devletlerin yerleşmemesi gerektiğini mektuplarında belirtmiştir. Maalesef ki Türkiye’nin gelişim süreci Atatürk’ün vefatından sonra Atatürk’ün anlayışının tam tersi yönde ilerledi. Atatürk vefatından sonra gelen birçok hükumet birkaç istisna haricinden tam bağımsızlık bir kenara bırakın teslimiyetçi bir anlayışa sahipti çünkü hepsi bizzat Amerika destekli iktidara gelmişti ve ülke çıkarlarından daha çok Amerikan çıkarlarına hizmet ediyorlardı. Amerika’nın bunu başardığına hükümetleri nasıl kendi kontrolüne aldığına bakacak olursak temelinde ekonomiyi görürüz. Amerika bir ülkeye cazip krediler sunar borçlar verir devletler bu borçlarını ödeyemediğinde ise onlardan tavizler ister durum bizde böyle gerçekleşti. 

Truman doktrini ve Marshall planı temelinde başlayan Amerika’dan borçlanma sonucunda ekonomik tavizler verdik fabrikalarımızı kapatıp tarıma yönelik tabiri caiz ise “Avrupa'nın manavı” haline geldik kendimize yetmekten oldukça uzak bir ekonomiye sahip olduk. Verdiğimiz ekonomik tavizler yüzünden katma değeri olamayan ürünler ürettik bunun sonucuna sürekli bütçe açıklarıyla cari açıklarla uğraşmak zorunda kaldık bu açıkları kapatmak için tekrar borçlandık, borçlardan ödeyemeyince önümüze yeni reçeteler konuldu bu döngünün bekçi köpeği olarak başımıza İMF konuldu. İstedikleri ilk tavizlerin başında da ne yazık ki Tevhidi tedrisat yani eğitim kanunlarımız geldi. Borçların bir kısmına karşılık ülkemizde yabancı okullar açtık sözde eğitim müfettişi özde ajan bir nevi misyonerleri kendi ellerimizle ülkemize soktuk. Bunların sonucunda ülkemizde her alan da İslamcı - milliyetçi- devrimci fark etmeksizin Amerikancılar yerleşti. Verdiğimiz bu tavizler sonucu o kadar içimize yerleştiler ki  ortalık satılık kalemlerden, satılık sanatçılardan, satılık siyasetçilerden geçilmez oldu. Bu süreç öyle bir hal aldı ki artık iktidarda ki insanlar taviz vermeyi kabul etmezlerse ya da Amerikan çıkarlarına aykırı hareket ederlerse ekonomik krizlerle ya da darbelerle indirildi yerine taviz verecek başka insanlar başka siyasetçiler getirildi. Merak eden olursa Atatürk’ün vefatından sonra iktidara gelmiş kişilerin kaç tanesinin Amerika da okuduğu belli başlı birkaç vakıfın üyesi oluğunu birkaç ailenin burslarıyla okuduğunu araştırabilirsiniz. Eminim ki birçoğunun aynı yerlerde bulunmasına çok şaşıracaksınız. Konumuzun ana odağına dönecek olursak Trump - Türkiye arasında gerilimin sebebi Türkiye’yi tekrar hizaya sokmak Amerikan çıkarlarına amade etmek bunun için öncelikle 15 Temmuz’u denediler başarılı olamadılar şimdide ekonomik yönden vurarak Türkiye’den tavizler koparmak. Şimdi birçok kişinin aklında koskoca Amerika neden Türkiye’yle uğraşsın ki sorusu var. Bunun birçok sebebi var çünkü Türkiye diğer Amerika'nın uydu devletlerinden farklı olarak köklü bir devlet geleneğine sahip bu da demek oluyor ki Türkiye başındaki belalardan kurtulur birazcık palazlanırsa gerek Balkanlarda gerek orta Asya da gerek orta doğuda başat güç olacaktır çünkü bu gün Bosna, kültürel kökleri, tarihi, Türk halkıyla gönül bağı bakımından Amerika’ya veya Almanya ya olduğundan çok daha yakındır. Aynı şekilde bu durum kırım içinde geçerlidir Halep içinde geçerlidir. Güçlü bir Türkiye, bağımsız bir Türkiye gönül coğrafyası bakımından sadece 81 ille sınırlı değil Adriyatik'ten Çin seddine kadar olan coğrafyanın lider ülkesidir. Amerika’nın gölgesine kalmayan Bağımsız Türkiye, Ak denizin en büyük güçlerinden birisidir bu da o bölgede Amerika ve emperyalist devletlerin çıkarlarına aykırıdır çünkü vahşi kapitalist Trump, Ak denizde güçlü bir Türkiye varken oradan istediği gibi at koşturamaz petrol ve doğal gazdan istediği gibi paralar kazanamaz.  Bir diğer önemli mesele ise daha öncede Amerika'nın Türkiye’ye ambargo koymasına sebep olan Kıbrıs meselesidir. Güney Kıbrıs jeopolitik konumu hasebiyle emperyalist devletlerin ak denizde ki üssü durumundadır. Güçlü, tam bağımsız Türkiye, Kıbrıs’ta ki Türk varlığının teminatıdır. Petrol arzının en yüksek olduğu orta doğu başta Musul, Kerkük, Halep olmak üzere Türkmen varlığının yüksek olduğu yerlerdir ve Türkiye’nin gönül coğrafyasına dahildir. Ek olarak Orta Asya gelecekteki en büyük petrol ve doğal gaz rezervine sahip olacak bölgedir ve bölgede 250 milyondan fazla Türk yaşamaktadır. Tam bağımsız Türkiye, gerek tarihi mirası, gerek  kültürel yapısıyla orta Asya’ya da orta doğuya da Kıbrıs da Amerika’dan / Trump’tan veya emperyalist diğer devletlerden çok daha yakın çok daha etkin olabilecek bir ülkedir ki bu yüzden kendi başına buyruk bağımsız Türkiye, Trump’ın vahşi kapitalizminin en baş düşmanıdır. 

Türkiye’nin gayesi sadece kendi lehine değil amacı aleme nizam vermektir, Allahın kelamını yeryüzünde hâkim kılmaktır. Unutmamak gerekiyor ki yer yüzündeki tüm mazlum milletlerin umudu Türkiye’dir.  Atatürk’ün 1922 Temmuz’un da söylediği sözleri hatırlatmak isterim; “... Türkiye’nin bu günkü mücadelesinin yalnız Türkiye’ye ait olmadığını, bütün arkadaşlarımız ifade etmiş iseler de bunu bir defa daha teyit etmek luzumunu hissediyorum. Türkiye’nin bugünkü mücadelesi yalnızca kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çok bitebilirdi. Türkiye azim  ve muhim bir gayret sarf ediyor. Çünkü müdafaa ettiği, bütün mazlum milletlerin, bütün şarkın davasıdır ve bunu nihayete getirinceye kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan Şark milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir...”  1922’  de söylenen bu sözler günümüzde de gerçerliliğini aynen korumaktadır. 


İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
  • http://bozkurtlardiriliyor11.blogspot.com/2018/08/turkiye-abdnin-52.html
  • http://bozkurtlardiriliyor11.blogspot.com/2018/08/dolar-neden-deger-kazanr-turk-liras.html
  • http://bozkurtlardiriliyor11.blogspot.com/2018/08/seyyid-ahmet-arvasi-turk-islam-ulkucusu.html
  • http://bozkurtlardiriliyor11.blogspot.com/2018/06/abd-cin-turkiye-ekseninde-ortaasya-ve.html



Unknown
Unknown

Bu Blogda Ara