Dolar neden değer kazanır Türk lirası neden değer kaybeder ?






Dolar neden değer kazanır Türk lirası neden değer  kaybeder ? 
Gündemi meşgul eden konuların en başında dolar başta olmak üzere euro ve altının hızlı yükselişi geliyor. Bugün ülkemizde hiçbir vatandaşın dolar beni ilgilendirmiyor deme şansı bulunmuyor çünkü içtiğimiz çayın fiyatını bile dolar belirliyor. Peki bu dolar neden yükseliyor veya bir başka türlü soracak olursak Türk lirası neden değer kaybediyor ? Bunun bize zararı ne,  gündelik yaşantımız bundan etkilenir mi ? 
Temel olarak bilmemiz gereken durum bir kaynak ne kadar az bulunuyorsa fiyatı o kadar yüksek olacaktır. Bu durumdan yola çıkacak olursak piyasada doların az bulunduğunu söylememiz doğru olacaktır. Kıt olan kaynağın değer elbette ki artacaktır. ABD’nin uyguladığı ambargo ve karama kampanyası dolayısıyla Standart And PoorsFitch gibi uluslararası kredi değerlendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu sürekli düşürüyor, Türkiye’yi yatırım yapılmayacak ülke konumuna düşürüyor. Oluşan belirsizlikten dolayı Mevcut yatırımcı Türkiye’den kaçıyor yeni yatırımcıların gelmesi imkânsız hale geliyor hali hazırda zaten dolar borçlusu olan özel sektör batıyor devletin dış borcu gittikçe büyüyor. Ülkeye giren az miktarda ki dolar ise spekülatörler tarafından adeta bir girdap gibi çekiliyor TL’nin değer kaybediş süreci hızlandırılıyor. Bunları söylerken Türkiye’nin otonom bir ülke olmadığını kendi kendine yetemediği özellikle enerji sektöründe olmak üzere birçok sektörde dışarı bağımlı olduğunu söylemek gerekiyor. Yıllık ithalat, ihracat değerlerine bakacak olursak yaklaşık 250 milyon dolarlık ithalat varken 150 milyon dolarlık ihracat var. 100 milyon dolarlık cari açığın Türkiye’nin üzerinde büyük bir baskı oluşturduğu kesin. Katma değer üretme konusunda oldukça geri kalan Türkiye, bu dar boğazdan kurtulmak ve ekonomisini kırılganlıktan kurtarmak için yerli ve milli üretimini arttırmak zorunda. 
Türkiye’nin uzun vadeli planları kurması istikrarını sağlaması elzem olarak görünüyor  Para politikası konusuna Merkez Bankasının atacağı adımlar oldukça önemli ve yakınan takip edilmesi gerekiyor. Gerek zorunlu karşılık oranlarındaki değişim gerek APİ ile yapılacak doğru müdahaleler doların sıcaklığı bir nebze olsun alacaktır ancak uzun vadede kesinlikle çözüm değildir. Siyasal konjonktür gereği Amerika ve Türkiye’nin çıkarlarının çatışması Türkiye’yi 1950 yıllarından bu yana ilk defa köklü adımlar atmaya ve yeni müttefik arayışına itecek gibi görünüyor.  Türkiye’nin şu an ihtiyacı olan döviz miktarını karşılayabilecek tek ülke Çin gibi gözüküyor bu nedenle ilerleyen günlerde Çin’den bir dış borçlanmaya gidilebilir. Türkiye bir karar vermek zorunda ya on yıllardır yaptığı gibi Amerika ya tavizler verip (Suriye’den çıkma, rahibin iadesi, ak denizde petrol arama izni) bağımsızlıktan uzak Amerika’nın bir eyaleti bir uydusu görevi üstlenecek ya da Bağımsız ama ekonomisi çökmüş bir ülke olacak. Çökmüş ekonomi bir süre sonra toparlanabilir ancak verilen tavizlerin telafisi asla olmaz, bugün Suriye’den çık diyen Amerika yarın Diyarbakır’dan da çık  diyebilir. Tüm bunların ışığında döviz ekonomik temellerden çok siyasi sebeplerden dolayı yükselmektedir. Ancak bu bir noktada çapalanacaktır. Spekülasyonların aksine Türkiye’nin batması mümkün değildir çünkü Türkiye, Avrupa’nın en büyük pazarı durumundadır. Türkiye’nin batması demek dolaylı yoldan Avrupa’nın da sonun gelmesi büyük bir küresel krizin çıkması demek bu durum ne İngiltere’nin işine gelir ne Almanya’nın ne Fransa’nın o yüzden küresel aktörler bir noktadan sonra uzlaşmayı sağlayacaktır. 
Doların Türkiye’ye tahribatına bakacak olursak, gündelik yaşantımızda kullandığımız birçok ürün dışarıdan aldığımız veya ham maddesini dışarıdan aldığımız ürünlerdir. Doların yükselişi ile birlikte dışarıdan getireceğimiz ham maddenin fiyatı artacağı için üretim maliyetlerimizde doğru orantılı olarak artacaktır. Firmalar kar etmek üzerine kuruludur bir ürünün üretim maliyeti attığı zaman otomatikman firmada kar edebilmek için fiyatını artıracak bu da fiyatlar genel seviyesinde yükselişe sebep olacaktır. Alım gücümüzün düşüşü günlük hayatımızı etkileyecek en önemli faktör olarak gözümüze çarpıyor. Yüksek Enflasyon değerleri alım gücünün düşmesine, talebin azalmasıyla birlikte kâr marjının düşmesi iktisadın temel kurallarından olan talep olmayan yerde arz olmaz ilkesiyle firmalar üretim kapasitelerini düşürmek için işçi çıkarmaya başlar bu piyasada bir durgunluğu sebep olur. Sonuç olarak işsizlik - enflasyon - durgunluğun aynı anda görüldüğü bir stagflasyon dönemine girebiliriz. 
Doların bu seviye seyretmesi ülkemizde büyük tahribatlara yol açıyor ancak bunun bir süreç olduğunu unutmamak gerekir. Doğru uygulanan para politikalarıyla geçmiş dönemde yapılan hatalardan ders çıkartılarak yerli ve milli üretime, eğitime, bilime yapılacak olan yatırımlarla katma değer üretimiyle kırılgan ekonomimizi güçlendirebilir spekülatörlerin elinden kurtarabiliriz. Savaş sadece silahla yapılmaz aynı zamanda kültürel, ekonomik ve iktisadi olarak da yapılır. Ulu önerimiz Mustafa Kemal Atatürk bu konu hakkında görüşleri şu şekilde belirtiyor; "Tam Bağımsızlık denildiği zaman kuşkusuz mali,iktisadi,adli,askeri, kültürel ve bu gibi konuların tamamında Tam Bağımsızlığı kastediyorum! Bu saydıklarımın herhangi birinde eksiklik,Millet ve Memleketin gerçek anlamda Tam Bağımsız olmadığı anlamına gelecektir." Kısaca ekonomik bağımsılık olmadan tam bağımsızlık olmaz. 


Unknown
Unknown

Bu Blogda Ara